NATO Liderler Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sergilediği dik duruş kadar NATO üyesi ülkelerin Devlet Başkanlarının da Erdoğan'a gösterdikleri ilgi çok konuşuldu.
Oysa aynı Devlet Başkanları uzun zamandır Erdoğan'a karşı düşmanca bir tutum sergiliyorlardı. Hatta öyle ki NATO Zirvesi'nde Türkiye'nin söz konusu liderler tarafından ağır bir dille eleştirileceğini ve Türkiye'nin NATO'dan çıkarılmasının gündeme getirileceğini iddia edenler bile olmuştu.
ABD Başkanı Joe Biden'ın başkanlığa seçilmeden önce Erdoğan hakkındaki sözleri Türkiye'de geniş yankı bulmuştu. Biden, bir röportajında "Türkiye’de muhalefeti destekleyerek iktidarı değiştireceğiz. Darbe ile değil, seçimle" tarzında skandal ifadeler kullanarak seçildikten sonra Türkiye'nin iç işlerine doğrudan müdahalede bulunacağının sinyallerini vermişti.
Trump yönetiminde zaten gergin olan Türkiye-ABD ilişkilerine Biden iktidara geldikten sonra yeni sorunlu dosyalar da eklendi. ABD'nin Suriye'de YPG terör örgütüne verdiği destek, Rus S-400 hava savunma sistemlerinin Türkiye tarafından satın alınmasını takiben ABD tarafından Türkiye'ye uygulanan yaptırımlar ve Türkiye'nin F-35 programından çıkarılması, FETÖ terör örgütü elebaşı Fethullah Gülen'in ABD tarafından iade edilmemesi gibi ilişkilerdeki çeşitli çıkmazlara bir de Biden'ın 1915 olaylarını "soykırım" olarak tanıması eklendi.
Türkiye'nin ilişkileri ABD ile olduğu kadar komşu ülke Yunanistan ve Fransa ile de uzun bir süredir gergindi.
Avrupa Birliği (AB)'nin şımarık çocuğu gibi davranarak Türkiye'ye hiçbir uluslararası geçerliliği olmayan deniz yetki alanlarını empoze etmeye çalışan Yunanistan, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki zengin doğal gaz kaynaklarından istifade edememesi için var gücüyle çalışıyordu.
Kendi ülkesinde Sarı Yelekliler eylemleri ve terör saldırıları gibi türlü sorunlarla baş eden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise, Türkiye-Yunanistan krizini fırsat bilerek zaten ekonomik krizle pençeleşen Atina'ya 18 Rafale savaş uçağı satmayı başarmış, Doğu Akdeniz gerginliğini bahane ederek AB liderliğine soyunmaya kalkmıştı. Özellikle olası bir mülteci krizinden çekinen, Türk kökenli nüfusun en yoğun olduğu AB ülkesi Almanya'nın Fransa'ya göre daha akılcı tavrı, Türkiye-Yunanistan arasında arabuluculuk görevini üstlenmesi, Macron'un hayallerini suya düşürmüş, böylece "AB ordusu kurma" projesi de rafa kaldırılmıştı.
Peki ne oldu da gerek Biden gerek Miçotakis gerek Macron kendi ülkeleri Türkiye ile bu kadar çalkantılı ilişkiler yaşarken bir anda NATO Liderler Zirvesi öncesi ve esnasında Türkiye Cumhurbaşkanı'na karşı bu kadar samimi ve yapıcı bir tavır takındılar?
NATO Zirvesi'nden önce Fransız medyası France 24'e konuşan Yunanistan Başbakanı Miçotakis beklenmedik açıklamalarda bulundu : "Büyük görüş ayrılıklarımızın bulunduğu sır değil. Ancak Türkiye ile yan yana yaşayacağız. Görüş ayrılıklarımızı, gerginliği tırmandırma yoluna başvurmadan, medeni bir şekilde görüşmeye devam edebilmemiz için bir yol bulmalıyız."
Bunun üç temel nedeni var diyebiliriz.
Birinci olarak, Erdoğan'a karşı gösterilen ilgi, Türkiye'nin jeostratejik konumu ve askeri gücü ile açıklanabilir. Her ne kadar Macron 2019 yılında, Transatlantik ittifakın Türkiye'nin Suriye'deki askeri harekâtlarına tepki göstermemesine istinaden "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti" tarzında sert bir açıklamada bulunmuş olsa da, Türkiye, NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip. En önemlisi de Çin'in askeri bir süper güç olarak dünya sahnesine çıktığı ve Rusya'nın özellikle Ukrayna ile yaşadığı krizle NATO nezdinde giderek daha çok "tehdit" olarak algılandığı bir dönemde, Türkiye'nin, Rusya ve Çin ile değil de NATO ülkeleri ile birlikte hareket etmesi, İttifak çıkarları için büyük önem teşkil ediyor.
Biden'ın "Amerika geri döndü. Transatlantik ittifak geri döndü" tarzındaki açıklamalarını da hesaba katarsak, ABD Başkanı, NATO'yu tekrar canlandırmak istiyorsa, -büyük görüş ayrılıkları yaşasa da- Türkiye'yi kaybetme riskini göze alamaz. NATO üyesi ülkelerin Devlet Başkanlarının çektirdiği resimde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Biden ile en ön sırada yer alması da Türkiye'nin NATO içerisindeki bu stratejik önemini kanıtlar nitelikte. Türkiye'nin hem ABD hem de NATO için halen ne kadar önemli olduğunu kanıtlar bir başka gelişme ise ABD’nin Afganistan'dan çıkmasının ardından Türkiye'nin Kabil Havaalanının güvenliğini sağlama konusunda ABD’ye yardımcı olabileceğini bildirmesi oldu. NATO Zirvesi'ndeki Erdoğan-Biden görüşmesinin ardından, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, konuya ilişkin,"Türkiye'nin (Kabil) Hamid Karzai Uluslararası Havalimanının güvenliğinin sağlanmasında öncü rol oynaması konusunda mutabakata varıldı. Şimdi bunu nasıl uygulayacağımız konusunda çalışıyoruz", ifadelerini kullandı.
İkinci olarak, bu beklenmedik samimiyeti, Türkiye'nin başta Libya, Suriye, Afrika kıtası ve Dağlık Karabağ'da olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde kazandığı önemli askeri ve diplomatik başarılar, terörle mücadelede uluslararası planda en ön safta yer alması (Türkiye, DEAŞ’la göğüs göğüse çarpışmış tek NATO ülkesi), insani yardımlar açısından dünyanın en cömert ve en çok mülteci ağırlayan ülkesi olması gibi çeşitli sebeplerden dolayı bölgesel bir güçten de öte küresel bir güç haline gelmesi ve dolayısıyla artık göz ardı edilip arka plana atılacak bir ülke olmaktan çoktan çıkmış olmasına bağlayabiliriz. Türkiye'nin dünyadaki önemi arttıkça ona karşı gerçekleştirilen iç ve dış saldırılar şiddetlense de, yabancı ülkelerin birçok alanda Türkiye'ye bağımlılığı da eş oranda artmaya başladı. Bir NATO ülkesi olmasına rağmen, Türkiye'ye diğer NATO ülkeleri silah satmaya itiraz ederken bugün Türkiye, yerlilik oranının yüzde 20’lerden 80’lere çıktığı savunma sanayinde gıpta edilen bir atağa geçti. Polonya'ya 24 adet SİHA satarak ilk kez bir NATO ve AB ülkesine insansız hava aracı ihraç eder hale geldi. Bugün ABD de AB de ticari ve ekonomik ilişkilerin de ötesinde mülteci sorunu ve terörle mücadele gibi son derece önemli alanlarda Türkiyesiz yapamayacaklarının bilince.
NATO Liderler Zirvesi'nde, Batı ülkelerinin Devlet Başkanlarının Erdoğan ile verdikleri samimi pozların bir diğer açıklaması ise son derece ilginç. Yıllardır Erdoğan'ı iktidardan indirmek için and içmiş ve Erdoğan hükümeti ile adeta soğuk savaş içinde olan Batı Devletleri, Türkiye'nin iç siyasetini takip ederek bir sonuca varmış gözüküyorlar. Her ne kadar 2019 yerel seçimleri sonucunda Millet İttifakı, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere ülkenin en fazla nüfusa sahip 6 şehrinin 5'inde başa geçmeyi başarsa da, belediyecilikte sergiledikleri başarısız performans, çeşitli araştırma kurumları tarafından gerçekleştirilen anketlerde 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkın Erdoğan'a oy vereceği yönünde sonuçlar çıkması, Millet İttifakı'nın halen ikna edici bir çatı aday üzerinde anlaşamamış olması gibi sebepler nedeniyle, Batı, muhalefetten ümidini kesmişe benziyor.
Türkiye'de gerçekleştirilecek 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında fikirlerini beyan eden Avrupa Birliği'nin eski Türkiye Büyükelçisi Marc Pierini'nin ifadeleri bu tezi doğrular nitelikte. Huffington Post gazetesine konuşan Marc Pierini'ye göre, Batı, Recep Tayyip Erdoğan'ın daha uzun bir süre iktidarda kalacağını düşünüyor. Bu sebeple, Pierini, Erdoğan hükümetinin de Batı ile ilişkilerini düzeltmek için diplomasi trafiğine giriştiği bir dönemde, Batı ülkeleri için de takip edilebilecek en doğru yolun "gardını düşürmeden mümkün olduğunca Erdoğan ile ilişkileri normalleştirmek" olduğu fikrini savunuyor.
Bütün bunlar yaşanırken, muhalefet, suç örgütü lideri Sedat Peker'in videoları, iktidar çevresindeki tanınmış isimleri itibarsızlaştırmaya yönelik iddialar, Türk Lirası'nın değer kaybetmesi gibi çeşitli gerekçeleri dayanak göstererek iktidarı ele geçirmek için verdiği amansız mücadeleye devam ediyor. Öte yandan Gezi kalkışmasından sonra 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığı, "pudra şekeri, 128 milyar nerede, damat, süslü Sülü..." gibi türlü algı operasyonlarının beklenilen toplu infaale yol açmamaları ve halkı iktidara karşı sokağa dökmemeleri muhalefet kanadını adeta köşeye sıkıştırıyor.
Özetle, daha birkaç ay öncesine kadar muhalefete destek vermeye kararlı Batı ülkeleri, Türkiye'yi uluslararası arenada devleştirmiş olan Recep Tayyip Erdoğan'ın gelecek seçimlerdeki galibiyeti konusunda şimdiden mutabık kalmış gözüküyor.
Biden'ın da düğmeye basmasıyla, Türkiye'ye karşı takındıları sert dilin tonunu yumuşatan Macron ve Miçotakis gibi liderler, NATO Liderler Zirvesi'nde "bükemedikleri eli sıkmaya" ve dolayısıyla muhalefete sırtını dönerek Erdoğan iktidarı ile yeni bir sayfa açmaya karar verdiler.
Çok beğendim hayırlı olsun siteniz. Bolca analizlerinizden faydalanmak dileğiyle inşallah.
Bir arkadaşın yorumu dikkatimi çekti gerçekten farklı ülkelerde yaşayan vatandaşlarımız da sizden ilham almalı aynı şartlar içinde olabilen olur olmaz bilemiyorum fakat siz buna da öncülük edebilirsiniz inşallah. Duamızla güzel dileklerimizle yanınızdayız, Nazarlardan saklasınlar sizi..
Kaleminize sağlık çok güzel bir yazı olmuş .Hiç bir platform Türkiyesiz olmaz bunu tüm AB ve ABD biliyor
TÜRKIYE siz bu dünya olmaz... ya bizinensiniz yada sonuçlarına katlanmak.
ABD bunu biliyor.
Cok güzel analizler ve bilgiler,elinize yüreginize saglik Öznur Hanim,evdeki kücük yaramazida bizim icin öpün 😂🌹
Eline, emeğine sağlık olsun Öznur Kardeşim.🌹 💜🌹